Yaşayan her varlık, onlara çoğalmasına ve evrilmesine izin veren belirli bi kalıba sahiptir. Bizlerde ışıltılı varlıklar olarak gelişimimizden sorumlu enerjisel bi insan kalıbına sahibiz. Kalıp yaşam enerjisini birleştirdiğinde insan biçimi ortaya çıkıyor. Bu kalıp bi tür rahim olan Kuraldan beslenir.
Doğumumuzdan itibaren bize nasıl hisedeceğimiz nasıl düşüneceğimiz nasl algılayacağımız hangi olay karşısında nasıl duygulanacağımız,alışkanlıklarımız,tepkilerimiz herkes (kişi ve kurumlar) tarafından öğretilir. Çocuklar başka türlü algıladığında, normalleşme sürecine girmesi için hemen profesyonel yardım(psikiyatr,psikolog) alınır ve çocuk başka türlü algılamayı unutur. Kız çocukları ve oğlan çocukları başka türlü davranacak ve hissedecek şekilde yetiştirilir.
O çocuklar yetişkin olduğunda farklı düşünemez, kendisinin keşfedeceği yeni bi şey bulamaz, hepsi öğretilmiştir.İnsan biçimimiz bizi biz yapan şey oluşmuştur.
İnsan biçiminden dolayı başka bi gerçeklik olduğu aklımızdan dahi geçmez çünkü öğrendiklerimiz kesintisiz biçimde nesilden nesile aktarılır. Her nesil kendi çocukları olduğunda öğrendiklerini öğretirler ve ne yazık ki bu öğretilenlerin arasında başka bi gerçekliği, enerjiyi doğrudan algılama öğretilmez çünkü onlarada öğretilmemiştir.
Benliğimiz; inançlarımızın, bu güne kadar bize öğretilenlerin, başkasına ait görüşlerin bi birleşimi. Bi anı, hiç bi somutluğu yok. Hafızayı işe katmadan ben kimim sorusuna cevap bile veremeyiz.
İnsan biçimi duygularla beslenir. Burnu büyüklüğümüz, raconlarımız inançlarımız,alışkanlıklarımız,kuyruğu dik tutma hallerimiz... insan biçimini deforme eder. Duygu kalmadığında her şey eşit gelir. Duygularımızı acımanın olmadığı yere kadar yeniden kanalize etmeliyiz.(kararlılık ) Duygular kalmadığında yansızlaşırız her şey eşit gelir.
İnsan biçimi yitmeden birleşim noktası özgürce hareket edemiyor.