Konu: 3- Işıldayan Varlıkların Gizi
Don Genaro, saatler boyunca, günlük yaşamımı düzenlemem konusunda akıl almaz yönergeler vererek, beni mutlu etti. Don Juan, don Genaro’nun verdiği yönergeler konusunda çok dikkatli olmamı, zira bunların gülünç de olsa pek ciddi şeyler olduklarını söyledi.
Öğleye doğru, don Genaro ayağa kalktı, tek söz söylemeden çalılara yöneldi. Ben de kalkıyordum ki don Juan beni özenle tutup yerime oturtarak ağırbaşlı bir edayla, don Genaro’nun benimle bir şey daha deneyeceğini bildirdi.
“Neyin peşinde?” diye sordum. “Ne yapacak bana?”
“Bi yol ayrımına yaklaşıyorsun,” dedi. “Her savaşçının geldiği, belirli bi yol ayrımına.”
Ölümümden söz ediyor, diye düşündüm. Soracağım soruyu önceden sezinlemiş gibiydi, hiçbir şey söylememem konusunda beni uyardı.
“Bu konuyu tartışmayacağız,” dedi. “Değindiğim yol ayrımının, büyücülerin açıklaması olduğunu bilmen yeterli. Genaro, buna hazır olduğuna inanıyor.”
“Bu konuda ne zaman konuşacaksın?”
“Bilemem. Alıcı sensin. Sana bağlı. Ne zaman olduğuna sen karar ver.”
“Şu anın nesi var?”
“Karar vermek, öylesine zaman seçmek değildir,” dedi, “karar vermek, ruhunu kusursuzca pekiştirmen, bilgi ve erk sahibi olmak konusunda gereken her şeyi yapmış olman demektir.
“Neyse, bugün Genaro için küçük bi bilmece çözmen gerekecek. Bizden önce gitti—çalığın orda bi yerde seni bekleyecek. Durduğu noktayı ya da ona gidilmesi gereken belirli anı kimse bilmiyor. Evden ayrılma anını belirlemenin de üstesinden gelebilirsen, kendini onun bulunduğu yere götürmenin de üstesinden gelebilirsin.”
Don Juan’a, kimsenin böyle bir bilmeceyi çözemeyeceğini söyledim.
“Evden belirli bir anda ayrılmam, beni don Genaro’yla nasıl buluşturabilir ki?” diye sordum.
Don Juan gülümseyerek bir ezgi mırıldanmaya başladı. Sıkıntılı durumumla eğleniyormuş gibiydi.
“Genaro’nun sana hazırladığı problem işte bu,” dedi. “Eğer yeterince erkin varsa, evden ayrılma zamanını mutlak bi kesinlikle belirlersin. Doğru zamanda ayrılmanın, sana nasıl rehberlik edeceğiniyse kimse bilemez. Ayrıca, yeterince erkin varsa eğer, bunun böyle olacağını sen kendin de göreceksin.”
“Ama bu kılavuzluk nasıl olacak, don Juan?”
“Bunu da kimse bilemez.”
"Don Genaro, herhalde bacağımdan çekecek.”
“O halde, sen de çok dikkatli ol,” dedi. “Eğer Genaro bacağını çekerse, yerinden bile çıkartır.”
Don Juan kendi şakasına güldü. Ona kanlamıyordum. Don Genaro’nun edimleriyle ilgili korkularım oldukça canlıydı.
“Biraz ipucu verebilir misin?” diye sordum.
“İpucu yok,” deyip, kısa kesti.
“Don Genaro bunu neden yapmak istiyor?”
“Seni denemek istiyor,” diye yanıtladı. “Diyelim ki, büyücülerin açıklamasını alıp alamayacağını bilmek, onun için çok önemli. Bilmeceyi çözersen eğer, yeterince erk biriktirdiğin ve hazır olduğun anlaşılacak. Ama yüzüne gözüne bulaştırırsan, buna neden yeterince erkin olmamasıdır, o zaman da büyücülerin açıklaması, senin için hiçbi anlam taşımaz. Bana kalırsa, anlasan da, anlamasan da açıklamayı vermeliyiz; tabii bu benim fikrim. Genaro daha tutucu bi savaşçı; her şeyin yolunda gitmesini ister. Hazır olduğunu kafası almadan bunu sana vermeyecektir.”
“Büyücülerin açıklamasını neden sen hemen söylemiyorsun?”
“Çünkü sana yardım eden don Genaro olmalı.”
“Neden öyle, don Juan?”
“Genaro nedenini sana söylememi istemiyor,” dedi. “Henüz değil.”
“Büyücülerin açıklamasını bilmek beni zedeler mi?” diye sordum.
“Sanmam.”
“Lütfen don Juan, söyle o halde.”
“Şaka mı bu? Genaro’nun bu konularda kesin fikirleri vardır. Ona saygı duymalı, onu onurlandırmalıyız.”
Beni susturan, buyurganca bir devinimde bulundu.
Uzun, sinir bozucu bir suskunluğun ardından bir soru sordum.
“İyi ama bu bilmeceyi nasıl çözerim, don Juan?”
“Gerçekten bilmiyorum. İşte bundan dolayı şöyle ya da böyle yap, diyemem sana,” dedi. “Genaro çok daha yeterli. Bilmeceyi yalnızca senin için tasarladı. Bunu senin için yaptığından ötürü, şu anda yalnızca sana kilitlenmiş durumda. Evden ayrılmanın tam zamanını bi tek sen anlayabilirsin. Seni çağıracak, çağrısıyla da sana rehberlik edecek.”
“Bu çağrı neye benzeyecek?”
“Bilemem. Çağrıyı sana yapacak, bana değil. Doğrudan istencine dokunacak. Başka deyişle, çağrıyı anlamak için istencini kullanmalısın.
“Genaro, bu aşamada, senin istencini çalışan bi birime dönüştürecek denli kişisel erk toplayabildiğinden emin olması gerektiğini düşünüyor.”
“İstenç”, don Juan’ın büyük bir özenle altını çizdiği, ama açık seçik anlatmadığı bir başka kavramdı. Açıklamalarında, “istencin”, karın bölgesinde oluşan, “yarık” adını verdiği, göbek deliğinin altında yer alan bir yerden dışarı çıkan bir güç olduğunu anlamıştım. “İstenç”, yalnızca büyücüler tarafından oluşturulabiliyordu. Kullanabilenler, bununla o olağanüstü edimlerin üstesinden gelebiliyorlardı.
Don Juan’a, benim için bu kerte belirsiz bir şeyin asla çalışan bir birime dönüşemeyeceğini anımsattım.
“İşte, yanıldığın nokta da bu,” dedi. Savaşçıdaki istenç her türlü mantıksal karşı çıkışa rağmen gelişir.”
“Bir büyücü olan don Genaro, hazır olup olmadığımı beni denemeden bilemez mi?” diye sordum.
“Hem de nasıl,” dedi. “Ama bu bilginin hiçbi değeri ya da önemi olmaz, çünkü bunun seninle bi ilgisi yoktur. Öğrenen sensin; o halde, erk demek olan bilgiyi sen istemelisin, Genaro değil. Genaro'yu senin bilmen ilgilendirir, kendi bilmesi değil. İstencinin çalışıp çalışmadığını kendin anlamalısın. Bu, oldukça zor bi nokta. Benim ya da Genaro’nun senin hakkında bildiklerimize bakmaksızın, erk demek olan bilgiyi isteyecek konuma geldiğini kendine kanıtlamalısın. Başka deyişle, istencini çalıştırabileceğine sen inanmalısın. İnanmadıysan, bugün inanmalısın. Bu görevi başaramazsan, Genaro sende ne görürse görsün, henüz hazır olmadığın sonucunu çıkaracaktır.
Karşı konulmaz bir endişe yaşadım.
“Gerekli mi tüm bunlar?” diye sordum.
“Bunlar Genaro’nun isteğidir ve yerine getirilmelidir,” dedi, kesin ama dostça bir sesle.
“Peki, don Genaro’nun benimle ne alıp veremediği var?”
“Belki bugün anlarsın,” dedi ve gülümsedi.
Don Juan’a, beni bu zorlu durumdan kurtarması, gizemli konuşmalarını açıklaması için yalvardım. Güldü, çenemi okşadı; olağanüstü göğüs kaslarına sahip olan, ama sırtı zayıf kaldığı için ağır kiloları kaldıramayan Meksikalı bir halterciyle ilgili şakalar yaptı.
“Şu kaslara bak, hele,” dedi. “Yalnızca göstermek için olmalıydı bunlar.”
“Kaslarımın senin söylediklerinle hiçbir ilgisi yok,” dedim, kavgacı bir tutumla.
“Var, var," diye yanıtladı. “istenç, işleyen bi birim olmadan önce, beden kusursuzluğa ulaşmalı.”