Konu: Kendini önemseme üzerine
tinali - 16 Kasım 2009
Sanırım bu benim yazgımın bir parçası... Geçmişte benzer biçimde tartışmalar içinde yer almıştım.
Ancak o zaman bu konuşmalar daha sert ve daha netti. Çünkü eğilimler belliydi , kurallarda. Üstelik hataların cezalandırılması çok acı bir biçimde olurdu. Oldu da netekim. Ancak şunu unutmamalıyız ki yaşamdan daha acımasız olamaz hiçbir şey. Sadece görüntüler yumuşar ya da yumuşatırız , birbirimizden uzaklığımızca diğerlerini görmeyiz. Sadece kendimizle kalırız, kendimizi haklı çıkartırız. Dünyanın merkezine konarız ve her şey etrafımızda döner. Hatta kafamızda ki kalıba sokarız dünyayı , sürekli olarak destekler ararız kendimize , bilimden, dinden ve hatta Castaneda' dan... Pek yaşamdan koymayız nedense. Tinden hiç bi şi koymayız. Kendi tinimizi takip etmek yerine , her şeyi her türlü bilgiyi koyarız. Tek tini takip etmeyiz. Takip etme çabasına da karşı çıkarız, biz kimiz. Ancak şimdi toplumsal uzlaşmalar ya da zıtlıklarla ilgili olmayan çok kişisel ancak bir o kadarda toplumsal bir durum söz konusu. Yeryüzünün kendilik bilincinin değişim günleri, insana yeni bir durum sunuyor . Yani uyuşturma işlemi her gün daha başarılı olarak gerçekleşiyor. Ancak her durum iki yüzü de beraberinde getiriyor. Biri artık her şeyin yittiği bir insanlık dehşetini, diğeri ise bunca karmaşa arasında aradan sıyrılma görkemini.. Bu durumdan yararlanarak mutlak özgürlüğe ulaşabilme şansı. Bir anlık, bir kesme şeker büyüklüğünde bir şans. Bu şans kıstırılmış insanlığımız için çok önemli. Elbette böyle hissedenler için , yoksa kıstırılamamış ve dünya ondan , o dünyadan memnun olanlar için değil , bu durum. Bu durum elbette yeryüzü sevgisi ile ilgili değil.
Neyse konu çok net kendini önemseme ; üstelik bir savaşçı topluluğunun gerek gelenek , gerekse yaşam tarzı olarak bu güne dek kırık dökük çabalar dışında, oluşmadığı bu toprakların insanlarından bir savaşçı topluluğu oluşturmak. Hiç festivalimiz olmadı bizim... Bir eleştiri geleneğimizde. Ancak çok iyi suçlama geleneğimiz var. Suçlama ile eleştiri arasındaki farkı anlamak belki iyi bir adım olabilir. Bu süreç sancılı bir süreçtir ve her zaman tuhaflıklar ve zıtlıklar içerir. Kişiler bile kendi içlerinde bir o eğilime , ardından diğer eğilime savrulur. Bunu önlemenin tek yolu denetimli delilik olarak adlandırılabilen davranış da bulunabilmek ve kendine gülümsemek. Bu davranışı uygulamak, yoldaşça ilişkiler olmadan çok zordur. Ne yazık ki yoldaşça ilişkiler bu ülkeyi 500 yıl önce terk etmiştir. Ve ortak iş ilişkileri dışında dayanışma ; birbiriyle ortak bir hedefe doğru yürümek için destek ve bütünlük ve de bir insan topluluğunun yaşayan organizma haline gelebilme şansı neredeyse yok denecek kadar azdır. Herkesin yalnız olduğu bir dünyada salt bu nedenle bu ülke insanı iki kat yalnızdır. Ve bu da onun kendini iki kat önemsemesini, karşısındakini ise iki kat kibirli görmesini ve bunun sonucu güvenmemesini getirmekte. Bunun nedenleri değil elbette bizi ilgilendiren. Bu pratik sorunun üstesinden gelmek için neler yapılabilir bunu tartışmaya çalışmak elimden geldiğince. Çünkü buna gereksinmem olduğunu sanıyorum. Belki yeni fikirler oluşur, kolaylaşır yollar.
Sonuçta yaralı hayvanlarız, birbirimizin yaralarını yalayarak iyileştirebilir miyiz, bilmem ? Bu eylem kendini önemsemeyi azaltır mı onu da bilmem ama düşünmeye değmez mi?